Doğum Boyu: 51
Doğum Kilosu: 3260
Doğum Tipi: Sezaryen
Hastane: Ege Sağlık
Tanrı öyle yaratmış ki kadınları en dayanılmaz acıları yaşa ve doğurduğunu, bu acıları düşünerek her şeyden koru demiş. Öyle zahmetlere katlanıyor ki insan anne olmak için, o doğunca hayatındaki en önemli varlık oluyor. İşte bende öyle şeylere tahammül ettim ki, Tanrı bana en güzel ödülü verdi. Minik kraliçem Ecem'i.
Doyumsuz 40 hafta 5 gün yaşadım. Her şeyi çok yaşadım. Çok kustum, çok öğürdüm, çok uykusuz kaldım, çok gezdim(:)). Ama hepsi o içimde tekme atınca geçit bitti birden. Daha içimdeyken belliydi çok nazlı olacağı.
Doğum deyince aklıma filmlerdeki doğumlar gelirdi. Kadın tv izlerken "Ahhhh" diye bağırır. Kocası "Bebek geliyor" diye deliye döner. Apar Topar arabaya doluşular. Kadın çığlık çığlıyadır. Çok canı yanıyordur. Adama panikle arabayı kullanır. Hastane kapısının önüne gelince birden bebeğin kafası görünür. Doktor kadını oracıkta doğurtur.
Bu tamamıyla fantastik bir film. Romantik komedi filmlerim hepsi benim için fantastik bundan sonra.
Hiç bir şeyin planlanarak olacağını düşünmezdim. Kocaman çantalar hazırladım. Hem ev, hem de araba için. Dışarda bir yerde doğurursam diye araba da çantanın olması iyiydi. Olmadı.
40 hafta 3 günlükken doktoruma gittik. "Açelya perşembeye kadar doğurmazsan, ne yazık ki suni yollara başvuracağız" dedi. İçim yandı. O doktora gidiş sebebim bile normal doğum yapmak içindi. Şimdi bana sezeryandan bahsediyordu." Ne korkunç bir şey sezeryan, seni ikiye bölüyorlar resmen." deyip durdum tüm hayatım boyunca. Düşünemezken gerçekle burun burunaydım. Sezeryan olma ihtimalim çok yüksekti. Çünkü Ecem hiç aşağıya inmemiş ve rahimde sadece 1 cm açıklık vardı. Tabi bilmediğimden bu açılma bile bana büyük gelmiş.
2 gün çok hızlı geçti. Son gün içim içime sığmadı. Alışverişe bile gittim. O Hatay’ın yokuşlarını seke seke çıktım. Çok hareketle olmamla övünüyordum ama son kontrolde Doktorum " Böyle olmaman lazım. Şu anda az hareket ediyor olmalıydın" dedi. Pek takmadım. Hamileliğim boyunca hiç penguen gibi yürümedim. :)
18 Nisan 2013. Ne kadar acıya dayanıklı, inatçı, gözü kara olduğumu öğrendim. O gün bizim için erken başladı. Sabah 6 te kalktık. Giyindim, kuşandım. Son hamile fotoğrafımı bile çektirdim. 7 de hastanedeydik. Odamıza yerleştim. Elimi kolumu sallaya sallaya gittiğimden (yani sancım olmadığından) doktorumu aradılar. Suni sancı vermek için izin aldılar. Sabah 7:20de serumu taktılar. Aman nasıl mutluyum. En fazla 4 saat sonra kızıma kavuşacağım. 8.30 gibi doktorum geldi. Muayene etti beni ama hala 1 cm açıklık var. Yani koskoca 2 gün geçmişti ve hiç bir değişiklik yoktu. 12ye kadar yapmam gerekenleri anlattı. Yürüyecektim. Yürümek bebeği aşağıya itmeye yarayacağı için çok önemliydi. Suni sancı desteğiyle en geç 4 saat sonra rahmim istenilen açıklığa gelecekti. Ne kadar acım olursa olsun yürümem gerekiyor. Olabildiğince geç epudiral iğneyi olmalıydım. Erken olursam doğumu yavaşlatırmışım ve geç doğum yaparmışım. Vücut tam uyarılmadığından böyle oluyormuş.
Nst ye bağlıydım. Sancının geldiğini görüyordum. Ama acı yok. Tekrar o filmler yalandı. Bebeğin kalp atışı hızlanıyor, karnın kasılıyor ve ısınıyor ve ekranda 80 yazıyordu. 10 sn.ye falan sürüyordu.
Kalktım, yürümeye başladım koridorda. Benimle aynı anda hastaneye gelen 2 gebe daha vardı. 2side sezeryandı. Biri ben koridorda yürürken ameliyathaneye aldılar. Ben yürüyorum, bebek geldi. Ben yürüyorum anne geldi. “Aman ne güzel pırt diye doğurdu” diyorum.
11 gibi ebem muayene etmek için beni doğum odasına aldı. Ben kendime o kadar güveniyorum ki kesin 6 cm açıklık olmuştur diye. Yok, hala 1 cm açıklık var. Moralimi bozmamı ve yürümeye devam etmemi. Açılma başladığına çok hızlı geliştiğini söyledi. Moralimi bozmaya gerek yok. Çünkü ben öyle ya da bu şekilde normal doğum yapacaktım. İnatçıyım ve başaracağım.
11.30 da sancılarım iki dakikada bire indi. Ben neredeyse 9dan beri hiç durmadan yürüyorum. İlk kardeşimle sonra annemle sonrada kayınvalidemle yürüdüm. En sonunda pes ettiler ve eşimle yürümeye başladım. Eşim dayanamıyor yanımda olmaya. Yüzü bembeyaz heyecandan ve benim yaşadıklarımdan. Dışarı atıyor her fırsatta. Başladı benimle yürümeye daha bir tur bile atamadan, içimden sıcak bir şeyler geldi. Paçalarımdan akıyor. Allah'ım en enteresan duygulardan. Sanki bacaklarım benden habersiz sıcak duş yapıyor gibi. Doğumhaneye gidesiye kadar bütün koridor su içinde kaldı. Eşim bembeyaz bense mutlu. Bu sefer kesin 6 cm açıklık oldu diye düşünüyorum. Ne yazık ki yanıldım. Sadece 2 cm olmuştu. Ebemin motivasyonu çok yüksekti. Moral vermeye başladı. "Merak etme seni normal doğurtasıya kadar bir yere gitmiyorum" diye. Doğumhaneden çıktım herkes yüzüme bakıyor. Hepsi korkmuş. Ama doğurmuyordum daha.
İşte gerçek acı suyumun gelmesinden sonra başladı. 2 dakikada bir 10 saniye süren acı ilk başta çok değildi. Çok canımın yanacağının sinyalini veriyordu.
13.00 de doktorum geldi. Geldiğinde ilk defa oturmuştum. Ecemi kontrol etmek için nstye bağlamışlardı. Anlıyorum korkuları büyük ya içeride başına kötü bir şey gelirse diye endişeleniyorlardı. Tekrar muayene ettiler suyumun gelmesinden bu yana 1,5 saat geçmişti ama açılmada bir değişiklik yoktu. Konuşamaya başladık.
Ben "Sezeryan olmak istemiyorum. Normal doğuracağım. Kesin kararlıyım.
Doktorum: "Seni normal doğurtacağım. Acın çok fazla olacak. Dayanabilir misin?"
Ben: "Acım fazla olmayacak, dayanacağım"
Doktorum:" Saat 3 olduğunda acın fazlalaştığında beni sezeryana alın dediğinde, seni sezeryana alamam. Bunu bana demeyeceksin değil mi?"
Ben : " Burak Bey, kesin kararlıyım normal doğuracağım.”
Doktorum: "6 da geleceğim eğer 6 cm açıklık yoksa sezeryana alacağım. Başka bir çarem kalmıyor. Geçen her dakika bebeği riske atmış oluyoruz. Eğer 6cm açıklık olursa seni yarın sabaha kadar beklerim. Bunun için her şeye rağmen yürümelisin"
Ben: " Anladım. Ben kesin kararlıyım normal doğuracağım."
Doktor gitti. Eşim yanıma geldi. Nstyi izliyoruz. Ecemin kalp atışı hızlanıyor nst göstergesi 40, karnım ısınıyor nst göstergesi 80, karnım kasılıyor nst göstergesi 120, canım yanıyor nst göstergesi 160. Bu son yazdığım cümlenin tamamı 30 saniye sürüyor. Bitti mi her şey bitiyor. Tüm o acı bittiği o an, geçiyor. Sanki az önce o canı yanan kadın ben değilim. O iki dakikalık arada acayip enerji dolu oluyorum. Saatlerce koşabilecek gibi. Ayağa kalktım. Yürümeye başladım. Artık koridora çıkamıyordum. Herkes " AA doğurmadın mı sen?" diyordu. Tüm odalardaki hastalar benim doğurup doğurmadığımı merak ediyordu. Millet arıyor "Bebek doğdu mu?" diye. Tek bir cevap veriyorlar "Bekliyoruz".
Tam 7 saat oldu ama bende hiç bir değişiklik yok. Hala koridorda yürüyordum ve sancım 2 dakikada bir geliyordu. Pik yapıyordu 160-180-190. Annemler yemeğe gitti, eşimde dahil. Eşim hatta bir ara bir kaç saat ortalıkta görünmedi. Kendini Alsancak sokaklarına vurmuş. Dolaşmış durmuş. Ailenin tüm fertleri Alsancak’ın dört bir yanına dağılmış. Ne yapsın insanlar ben doğuramıyorum ve çok canım acıyor. Görmeye dayanamadılar.
15.00 acım çok fazlaydı. Ebem geldi. "Epidurali verebiliriz istersen. Bu acıyı çekmek zorunda değilsin" dedi. İstemedim. Kulaklarımda tek kelime var "Açılma yavaşlar". İstemiyorum açılmamın yavaşlamasını. Bu kadar suni sancıya rağmen sadece 2 cm açılmam var. Birde epidurali olursam, hiç açılmayacak. Yürüyorum yürüyorum. Zaten o gün verdim ben bütün hamilelik kilolarımı. Karnım yukarda toplanmaya başladı. Sanki her sancıdan sonra karnım yukarı çıkıyordu.
Dayanamamaya başladım. Gözümden yaş geliyordu artık. Çektiğim sancıyı görmesinler diye odadan da çıkmıyorum. Eşim dayanamadı en sonunda ebeyi çağırdı. Ebe beni görür görmez anestezi odasına götürdü, belimde kateter açılması için. Kateteri takabilmeleri için kıpırdamam lazım. Ama olmuyor. Çünkü sancım sık geliyordu. En sonunda takıldı. İnatla epidurali olmadım. En fazla 15 dakika daha dayanabildim. Epidural 15.30 verilmeye başladı. Sadece tek bir doz. Çünkü açılmam sadece 3 cm’di. Yani doktorum geldiğinde sezeryana girme ihtimalim çok yüksekti
Nstye bağladılar tekrardan. Odanın içerisini kızımın kalp atışları dolduruyordu. Ne müthiş bir ses bu böyle. Sadece bir kaç saat sonra kucağım da olacaktı. Bu sırada göstergeyi inceliyordum. Bir ara 200e bile çıktı. O an iyi ki epudurali vermişler dedim. Epidurali bulan adama dua etmeye başladım. Şimdi de söylüyorum iyi varsın epdurali bulan adam. Görüyorsun yükseliyor, sıcaklıkta var ve en son kasılıyorsun ama acı yok. Ne müthiş bir şey.
Bacaklarımı hissetmeye başlayınca tekrar yürümeye başladım. Herkesteki endişe artmıştı. Çünkü saat 5 olmuştu. Baktım olmayacak Kordon'a yolladım herkesi. Evet, eşimi de yolladım. Benim acım oldukça benden daha çok acı çekiyormuş gibiydi. Birde bira içmesini söyledim. Yanımda bir tek annem, kardeşim ve kayınvalidem kaldı.
Tekrar muayene ettiler. Açıklık 4 cm olmuştu. Sadece 2 cm kalmıştı. Doktorumun gelmesine daha 1 saat vardı. O arada öğrendim ki öğrendim ki Alsancak’ta elektrikler kesildiğinden ve bende değişiklik olmadığından doktorum biraz geç kalacaktı. Acayip sevindim. Evren benden yanaydı. Normal doğum yapacağım.
Benle aynı anda hastaneye gelen diğer hamileler koridorda dolaşıyor, gelen gideni uğurluyor. Ben hala koridorda hababam yürü, başka bir faaliyet yok.
Saat 19.00. Kaçınılmaz dakikalar geldi doktorum geldi. Doğum odasına aldılar beni. Yine kendimden çok emindim kesin 6 cm açıklığım olduğuna. Dediği her şeyi yaptım sonuçta açılmamıştır muhakkak. Muayene ederken yüzüne bakıyorum. Yüzü bozuldu. Her ifadesi değişti.
“Açelya, artık yapabilecek bir şey yok. Ameliyathaneyi hazırlayın, sezeryana alıyoruz” dedi. Ben istemiyorum diyemedim. O ana kadar güvendiğim, sözünden hiç çıkmadığım doktorumu ezemezdim. Bu güne kadar benim hakkımda doğru karar veren biri mutlaka benim için bildiği vardır.
Doğumhaneden çıktım. Herkes gözümün içine bakıyor. Doktorum ben çıkmadan açıklama yapmış zaten. Odaya aldılar giydirmeye başladılar. Deli gibi ağlıyorum. İnadım kırılmıştı. Kızım inadımı daha doğmadan kırmıştı. Eşim, annem, babam, kardeşim herkes ağlıyor. Hasta bakıcıların bile ağladı. Herkes mücadelemi gördü. Ebemin bile gözleri doldu. “Fotoğraf makinasını unutmayın” diyorum. Hemşirelerimden biri “Sen merak etme. Biz çekeceğiz senin fotoğraflarını.” Dedi. Rahatladım. Çünkü hep planımız normal doğuma gireceğimi düşündüğümüzden eşim fotoğraflarımız çekecekti. Güzel anlar paylaşacaktık.
Doğumhaneye indim. Bütün herkes konuşuyordu “Koridorda yürüyen hamile geldi” diye. Anestezi uzmanları falan beklemiş beni. Doktorumun elini tutarak ameliyathaneye girdim. Beldem aşağımı uyuşturdular. Kızıma kavuşmama artık dakikalar kalmıştı. Sedyeden ameliyat sedyesine kendim geçtim. Doktorum “Normal zaten doğuramaman. Çünkü hiç ağırlaşmadın” dedi. Bana moral veriyor, gözyaşlarımı siliyordu. “Sen mükemmel bir hamileydin. Her dediğimi yaptın. Büyük bir mücadele verdin. Yapabilecek bir şey yok. Kızını riske atmak istiyor musun?” diyordu. Ebem “Harika iş çıkardın. Eskiden doğum sırasında ölümler bu yüzden oluyordu. Beklememen senin için daha iyi.” diye motive ediyordu.
Bu arada anestezi uzmanı kız fotoğrafımı çekmeye başladı. “Çok güzel fotoğraflarını çekeceğim merak etme” diyordu. Gözlerimi kapadım ve beklemeye başladım.
Ebem bağırdı. “19.55 Ecem bebek doğdu”. Beklediğim sağlıklı ağlaması geldi “Annieee” diyeı. Ağlamaya başladım. Yanıma yaklaştırdılar kokladım. Her halde ağladığına sevineceğim başka bir zaman olmaz.
40 hafta 5 günlük hikâyem bitmişti. Artık hamile değildim anneydim.
sutanne Annenin Doğum Hikayesi
Tanrı öyle yaratmış ki kadınları en dayanılmaz acıları yaşa ve doğurduğunu, bu acıları düşünerek her şeyden koru demiş. Öyle zahmetlere katlanıyor ki insa