Doğum Boyu: 48cm
Doğum Kilosu: 2780gr
Doğum Tipi: Sezaryen
Hastane: Özel Ege Sağlık Hastanesi - İzmir
Başka annelerin yazmış olduğu bir kaç doğum hikâyesi okudum da, birçoğunun yanında benim doğumum sıradan gibi kalıyor ama yine de yazdıkça belki aklıma gelir diye yazmaya karar verdim. Çünkü ileride birçok detay unutuluyor oysa yazıya dökülenler kalıyor.
Benim doğum randevulu, günü saatti belli bir sezaryen doğumuydu. Her ne kadar ben son ana kadar normal doğum istediysem de bebeğim ısrarla karnımda baş aşağı dönmediği için doktorum "makat gelişi" dedikleri doğumu çok riskli bulduğundan normal doğum taraftarı bir doktor olmasına rağmen buna izin vermedi ve sezaryene karar verildi. Bebeğim bildiğiniz oturur vaziyette çok rahattı herhâlde bir türlü dönüp aşağı inmedi zaten dışardan bakıldığında son ayda genelde karnın yuvarlaklığı aşağıya doğru inmesi gerekirken benim göğsümün hemen altında kalıyordu, bebek öylece düz oturuyordu nitekim benim de kaburgalarıma baskı yapıyordu ve kaburgam sanki bir yere çarpmışçasına ağırıyordu. Son haftalarda amnios sıvısı da iyice azalınca, bebeğin dönme ihtimali gittikçe yok oldu ve bana sezaryen için tarih ve saat verildi. Ben de kendimi artık sezaryene hazırlayıp bari sezaryen doğumun tüm avantajlarını doyasıya yaşayıp hazırlık yapayım dedim. Örneğin çantamı rahat rahat hazırladım, o gün için bilumum süs eşyası, kamera, fotoğraf makinası, hazırlandı, ben o gün fotoğraflarda kötü görünmeyeyim diye en özenlisinden bir makyaj yaptım filan, vs. Her şey tastamam. Gün geldi çattı, 13 Ocak 2008 Pazar, sabahın köründe daha gün ağarmamıştı evden çıktığımızda, arabamızın önüne bir geldik, önüne başka araç park etmiş, çıkamıyoruz! Strese bak. Ben zaten rahat olmak için kendimi şartlamaya çalışırken güne böyle bir başlangıç, hele böyle bir günde. Saat sabahın 5'i mi ne. O saatte o aracın kime ait olduğunu nasıl bulabilirsiniz ki. Neyse ki o sabah vefalı bir arkadaş destek olmak amaçlı bizimle hastaneye gelecekti, o yüzden iki arabalıydık ve bir şekilde hastaneye yola koyulduk ama ben çok sinir oldum "bu araba kimin, böyle park edilir mi!! ya acil bir durum olsa, insanlar hiç mi düşünmüyor! ...diye söyleniyorum" Eşim de sorun çıkmasın diye beni yatıştırmaya çalışıyor, ama gerçekten halen aklıma geldikçe, "tamam park yeri bulmak sorun, yer bulamadın park ettin ama bari bir telefon bırak arabanın camına" diye düşünmeden edemiyorum. Ben "dur şu arabanın silgeçlerini kaldırayım..” filan derken, eşim ve ailem mesele uzamasın diye beni yatıştırdılar ve geç kalmadan bir an önce ameliyatımıza gidelim diye diğer arabaya bindik gittik. Bir kısmımızda başka araçlar ayarladı çünkü epeyce kalabalığız. Benim çekirdek aile 7 kişi, eşimin ailesi, vefalı arkadaş, eş, dost ve hatta şehir dışından gelen teyzem, kaç kişi olduğumuzu ben saymadım. Ve nasıl olduysa ben doğum yapacağım odamın bulunduğu kata tek çıktım, eşim ve diğerleri aşağıda giriş işlemlerini tamamlarken, ben de odama gireyim vakit varken dekorla ilgileneyim dedim, asansörden inip koridorda yürümeye başladım, hemşirenin biri gayet "üzgün bir şekilde "yoksa tek misiniz?" dedi, benim doğuma tek başıma geldiğimi sanmış, ve benim adıma üzülmüştü sanki, ben "yoo..." dememe kalmadan hemşire arkamdan kabile şeklinde gelen insan topluluğunu görünce durumu çözdü ve yol açtı. Biz doluştuk odaya bir de ne görelim Kayınvalidemin odamızı süslemek için aldığı onlarca pembe balonun üzerinde "sünnetime hoş geldiniz" yazıyormuş!! Amanııın neyse ki üzerinde bir şey yazmayanlar da varmış, onlar şişirildi duvarlara ve kapıya falan asıldı ama annemin yakın gözlüksüz yaptığı bu alışveriş komik bir hatıra olarak hafızalarımızda yer aldı, hatta o balonlardan birini atmadım ve kızımın günlük defterinin arasında hatıra olarak sakladım. Odada epeyce vakit geçirdik ama gelen giden yok, meğer benim doktorun benden önce ameliyata aldığı hastasıyla işi uzamış, biz o kadar vakitli geleceğiz diye uğraşırken saatlerce odada beklemek zorunda kaldık. Üzerimde ameliyat giysisi... Hani problem değil tabi, olabilir dedik, ameliyat bu, ama benim stres sürecim uzadı tabi, neyse ben de kendimi şu şekilde teselli ediyorum "neyse bebeğim bir kaç saat daha içerde kalsın da, gelişsin" hahahah...normal doğum içimde kaldı ya, sezaryen olunca miadından 15 gün erken alıyorlar ya bebeği...onu düşünerek birkaç saat birkaç saattir diye düşünür dururken artık hemşireler beni ameliyata hazırlamaya başladılar. Hemşire yüzüme baktı, ben full makyaj, bakım had safhada...bir şey demedi ama sanki içinden "ameliyata da böyle gelinir mi" diye geçirdi. Ama ne yalan söyleyeyim, gayet de güzel olmuştu makyajım, o da bir moral yani, insan iyi görününce iyi hisseder, bir de o narkozlardan sonra surat kayıyor, bir ton foto çekiliyor, ben önlemimi alayım dedim ne var bunda...derken sanırım bu süslenme olayını azcık fazla kaçırmışız, hemşire tırnaklarımda ki ojeye takıldı, o ojeleri silmemiz lazım dedi, meğer ameliyat esnasında tırnakların rengi doktor için hastanın durumu hakkında bir ipucuymuş, morarırsa falan diye görmeleri lazımmış. Mantıklı geldi, ojelerimi sildiler, hemşire "aslında makyaj da..."diyecek oldu ama ben gayri ihtiyari "yok artık..." demişim. Neyse ki mevzu uzamadı ve ben o şekilde ameliyata alındım.
Şimdi düşünüyorum da kızım 4 yaşında ve ben 4 yıldır bu detayları ilk defa yazıya döküyorum, iyi ki de yazmışım :) Zamanla bir çok şey akıldan uçup gidiyor, böyle önemli günlerimizi yazmak hem unutmamak açısından hem de diğer annelerle paylaşmış olmak açısından çok güzel. Sevgiler...
Bush Annenin Doğum Hikayesi
Başka annelerin yazmış olduğu bir kaç doğum hikâyesi okudum da, birçoğunun yanında benim doğumum sıradan gibi kalıyor ama yine de yazdıkça belki aklıma gelir d