1. Çocuğu sürekli övmek!
Övgünün dozajı çok önemli. Çünkü çocuğunu sürekli bir övme halinde olduğunda gerçekliğini yitiriyorsun ne yazık ki. Elbette çocuğunu öveceksin ama burada dengeyi kurmak çok önemli.
Yaptığı her hareketi övdüğünde çocuğunun benlik algısına ciddi bir zarar veriyorsun. Bisiklete ilk bindiğinde, ilk defa resim yaptığında vb. durumlarda tabii ki övebilirsin. Ancak diğer durumlarda övgü yerine nezaket sözcükleri kullanman yeterli.
Her şey istediğin gibi olabilir: Hayallerimizdeki Gibi Bir Anne Olmanın 9 Yolu
2. Sürekli güven vermek
Çocuk anlaşılmaya ihtiyaç duyar. Akademisyenanne şöyle bir örnek veriyor. Bisiklete binmeyi yeni öğrenen çocuğuna, “Yaparsın, bu senin için bebek işi.” dediğinde ondaki kaygıyı artırmış oluyorsun. Çocukta “Ya yapamazsam, bebekler bile yapabilirmiş, ya ben yapamazsam.” düşüncesi oluşabiliyor.
Böyle bir durumda çocuğuna “Bisikletten düşmekten korkman çok normal. Ben de ilk bindiğimde çok korkmuştum, bisiklet devrilecek sanmıştım. Yavaş yavaş öğrendim. Sen de yavaş yavaş öğreneceksin.” tarzında bir cevap vererek, onun kendine güven duymasını sağlaman gerekiyor.
Unutma ki yalnızca çocuklar değil; yaşımız kaç olursa olsun bizler de hep anlaşılmak isteriz.
Montessori'ye kulak ver: Çocuğunu Özgürleştirecek Bir Eğitim Anlayışı ile Büyüt: 6 Soruda Montessori Eğitimi!
3. Sıklıkla emir cümleleri kurmak
Akademisyenanne gün içinde çocuklara karşı istemeden de olsa çok fazla emir cümlesi kullandığımızı söylüyor. Haksız da sayılmaz. Yap, yapma, topla, kalk, otur, dur gibi kelimeleri gün içinde ne kadar kullandığını düşün ve bir o kadar da işe yaramadığını. Sonra da çocuğunun söz dinlemediğini düşünüyorsun değil mi?
Çok fazla emir verilen çocuklarda söylenenin tam tersini yapma, isyankar davranışlarda bulunma ya da korkunun gelişebildiği görülüyor. Çocuğunun da bir kişiliği, istekleri, ihtiyaçları olduğunu unutmadan hareket ettiğinde iletişiminizin önündeki en büyük engeli kaldırabilirsin.
Miniğine emretmek yerine ona sorumluluk kazandırmaya çalış: Özgür Bolat'a Göre Çocuğa Sorumluluk Kazandırmanın 5 Yolu
4. Sürekli uyarmak, gözdağı vermek
“Elini yıkamazsan hasta olursun, doktora gideriz.”, “Yemeğini yemezsen büyüyemezsin.” gibi cümleler kullanmanın büyük bir hata olduğunu söylüyor Akademisyenanne. Bu durum; bağımsız, özgüveni yüksek çocuklar yetiştirmek isterken hemen korkan, boyun eğen, endişeli bir davranış kalıbının gelişmesine yol açıyor.
Peki, ne yapabilirsin? Bu tip cümleler yerine seçenekler sunmak faydalı olabilir. “Yemeğini yemezsen büyüyemezsin” yerine “Önce köfteni mi yemek istersin yoğurdunu mu?” demek gibi. Tabii bunun için öncelikle çocuğunun aç olması gerekiyor. Çocuklar seçme şansı ellerinde olduğunda, kontrolün kendisinde olduğunu hissediyor.
Miniğinin davranışlarını düzeltmek için verdiğin cezalar ona büyük zarar veriyor: Adem Güneş'ten Öğreneceğin Çok Şey Var: Cezasız Eğitim Ne Demek, Neden Önemli?
5. Eleştirmek, suçlamak
“Yine mi üzerine döktün?”, “Zaten bir kere de ben söylemeden bir işi yapsan şaşarım.” gibi eleştiri ve suçlama içeren cümleler çocuğun kendisini yetersiz hissetmesine yol açıyor. “Zaten ben hiçbir iş beceremem” duygusu yaratarak benlik algısının gelişimini engelliyor.
Bu tip durumlarda çocuğun sırf onu azarlanmaman için dediğini yapıyor, sebebini anladığı için değil. İçe dönük, kendine güvensiz bir çocuk yetiştirmek istemezsin değil mi? O halde suçlayıcı cümleler kurmaktan uzar durman gerek.
Korkma, kurallar koyarak zamanla her şeyi çözebilirsin: Akademisyenanne'den Çocuklara Sınır Koymak İçin 4 Şok Yöntemi
6. Ad takmak, alay etmek
“Koca kafa”, “Pis çocuk seni”, “Tembel” gibi olumsuz etiketler çocuğun kendisini değersiz hissetmesine yol açıyor. Sevilmediğini, istenmediğini düşünüyor. Çocuklar onlara takılan etiketleri benimsiyorlar. “Zaten tembelim, bana da bu davranış yakışır.” şeklinde düşünebiliyorlar. Bu nedenle kullandığın sıfatlara, kelimelere çok dikkat et.
Çocuğunla etkili bir iletişim kurmak istiyorsan, iletişim engellerinden uzak durmaya çalışarak onun isteklerini anlamaya çalış. Bir davranışı yerine getirmediğinde önce bunun arkasında yatan neden ne olabilir, onu düşün. Yemek yemek istemiyorsa belki karnı tok, elini yıkamak istemiyorsa belki sular çok soğuk veya sabunun kokusunu sevmiyor…
Çocuğunu inatçı, söz dinlemez, kural tanımaz olarak etiketlemeden önce kendi iletişim şekline dönüp bakmanda fayda var, diyor Akademisyenanne. Önce iğneyi kendine batırmak gerek.
Ne kadar çok hata, o kadar çok vicdan azabı: Annelerin Bitmek Bilmeyen Vicdan Azabı
7. İletişimde göz kontağının sihri
Akademisyenanne’ye göre çocuğunun gözlerinin içine bakarak konuşmanın sağladığı faydalar şu şekilde:
- Miniğin değerli olduğunu hisseder.
- Gerçekten dinlenildiğini hisseder.
- Vermek istediğin mesaj daha etkili bir şekilde yerine ulaşır.
- Öğrenme, bilgiyi akılda tutma gibi süreçlerin daha etkili olmasını sağlar.
- Kendisini daha güvende ve mutlu hisseder.
Şu dünyada evladının umut dolu, neşe dolu gözlerine bakmak gibisi yok değil mi? O halde göz göze ve diz dize olan iletişiminizi koparmamaya özen göster.
Birlikte sıkça nitelikli zaman geçirin: 3 Soruda Çocuğunla Kaliteli Zaman Geçirmek ve Kaliteli Zaman Etkinlikleri!